he

22 Ekim 2018 Pazartesi

1911



ikinci el de olsa, kırk sekiz saat var elimde.
gece iki sularında bir şarapnelle, 
bir şarapnelle sularında kaosun, 
kaosun şarapnelleriyle bir suda -karadeniz olsun,
karadeniz olsun diyorum, bana yaramamış diyorlar.

kulağıma fısıldıyor sürahiden akan su,
kulağıma fısıldıyor, herhangi bir. -şey? 
kulağımı tıkıyorum son otuz saniyeye,
aldığı ilk ayeti yazıya döken bir peygamber gibi şen oluyorum.
sonra kahvaltı hakkında bir şarkı yazıyorum ama enstrümental.

enstrümental bağırıyor televizyonda insanlar,
izin verirsen beyninin ılınıp kokuşmasına.
eline ayağına hakim ol, ikinci el bir ruhu işliyorsun çalışma masanda.
fabrika sokağında gece oluyor duymuyorsun.
"orospu çocuğu medya!"

en güzel sevgilim, bu şiirde sana dair bir ben yok.
senden, yuvadan, akıldan, alışılageldik benliğimden hariç gülüyorum duvar saatine.
yedi yıl önce bir kitap okumuştum, 
orhan gencebay klas bir adamdı gözümde yedi yıl önce.
şimdi colt 1911 gibi, severim ama yanımda taşımam.

ben kör değilim, ara sıra ben de bakıyorum.
gördüğüm gözlerin yüzde doksanında yapay bir cinayet görüyorum,
acı çekmek artık bir marka. 
düşük nikotinli sigaramı gömüyorum,
fışkıracak ruhi mücerret gibi yerden naaşı, umuyorum. 

bir sahneden düşüyorum sağ lobunda beynimin.
düştüğüm gibi kalıyorum sağ lobunda beynimin. 
eskiden güzel konserler olurdu, çok giderdim.
en son nick cave geldi sen orada yoktun.
sarhoş olsaydım en az on dakika orada olurdun. 

şimdi yedi demişken, bu farzdı.
sünnettir altı sene önce bob dylan gelmişti.
bob dylan gelmişti ben orada yoktum.
annem bana çiçekleri sevmeyi öğretti dört yaşındaydım.
şimdi çiçekleri sevmeyi unuttum, merhumu en az sizin kadar iyi biliyorum.

gün doğumuna sadık kalıyorum. 
demokratik haklarımı ve fizik kurallarına olan saygımı yitiriyorum ciğerimden.
nietzsche'yi övüyorum edith piaf hanımefendiye. 
allahım sen de biliyorsun bafranın bir ilçe olduğunu.
allahım senden başka bilen yok yakın dönemde ölü olduğumu.

az önce ilham istedim, 'kırmızı balık' yazacaktım, 'berrak' yazdım.
kafam benden hariç işliyor, beyazlıyorum.
içgüdüsel boğazlanıyorum yemyeşil diyarlarda,
siyasete muhtaç kalıyorum.
saat sabahın yedisinde doğan sızıları bir başka seviyorum!

eskiden güzel şiirler vardı, birkaçını ben yazıyordum. 
saçlarım uzundu ama seyrekti, birkaçını ben yoluyordum. 
her şeyin fazlası zarar diyorlardı, mest oluyordum.
ah, hutbeler okunuyordu gözlerde, 
en sevdiğim şarkıyı ikiye bölüyordu zaman zaman muz cumhuriyeti.

yunan mitolojisine aşık oluyordum, boyum bir-otuz falandı. 
şimdi boyası sararmış duvarlara sessizce yaklaşıp ahlaksız tekliflerde bulunuyorum. 
tanrım, ben seni hak edecek ne yaptım? 
kendi tanrımı kendim seçseydim seni seçmezdim. 
kendi tanrımı kendim seçtim fakat bu berbattı. 

sanayi caddesini boylarcasına kırk-elli volta attım. 
"bu dünya soğuyacak günün birinde." dedim her beş adımda bir, delirmedim. 
dünya soğusun artık delirmek istemiyorum. 
kahvaltı yapacağım saat sekizde,
gece yarısı kimdim bilemiyorum!

bir yüzük var, dört saniye kadar kadrajda kalıyor.
sanırım, filmin geri kalanını anlamak için bir sembol görevi görüyor. 
bazı filmlerde bazı karakterler bazı insanlara benziyor,
benziyor diyorum benzemezlerse anlam veremiyorum. 
tanrım belki de dokuz ömürdür kendimi tekrar ediyorum!?

elimde şiirler var onları benden alın.
saniye çubuğuyla göz göze gelmek istemiyorum.
elimde şiirler var lütfen yazmak zorunda kalmayayım.
ellerim artık beynime benziyor soluk alamıyorum,
hakim bey sizden hiç acıma beklemiyorum.