he

4 Mayıs 2020 Pazartesi

rakı beyazı vaha şiiri


her saç dökülmeye uzar, biliyorum tanrım 
her tanrı kendi kulunun muhalifidir, anlıyorum
hayatta kalmanın beş para etmediği gecemi ellerine almışsın 
yaşamanın lüksünü karşılayamıyorum
başımı okşayan sevgili gibi yağmurlar yağdırıyorsun şehre 
ansızın yağdırıyorsun
ansızın rakı içiyorum
çok düşüncelisin tanrım, öpüyorum

bu gecem de senin ellerinde tanrım
senin ellerinde, başkalarının ellerinde 
senin ellerin sonsuz kazanlar gibi
tutsan 783km² toprağı tutarsın 
tutarsın, kaldırırsın, başka bir yere koyarsın 
bir şeylerle sen oynarsın, bir şeyleri sen seçersin 
canları sen alır nehirleri sen kurutursun 
bu kadar şatafatın dahi lüzumu yokken;
sen ona şah damarından daha yakınsın 

yüzüne bakan silahın tetiği ezilirken 
zamanın isimsiz dansı; horozun vuruşuyla biter, değil mi tanrım?
öleceğine inansan da ölürsün, inanmasan da 
ama inanmazsan, biraz daha cesur bakmaz mısın namlunun ağzına? 
maktuller gider tanrım, katiller kalır 
korkmadan ölen maktul, katilde iz bırakır

her hayal kırılmaya kurulur, biliyorum tanrım 
her kul kendi tanrısının muhalifidir, anlıyorum
benim için ne planın varsa unut 
insanların insanlar tarafından insanlar için yönetildiği sistemlerimiz var 
yerküreye bakıp alay ediyorsun 
insanların kendilerine egemenliğini hiç yakıştıramıyorsun tanrım
kitleler halinde özgür olan, güya yüce insanların 
birey birey fısıldıyorsun kulaklarına 
"mutlaka ziyandasın." 

onun güne uyanışlarını
geceye yatışlarını özlüyorum, versene tanrım
ağzından çıkardığı parmaklarını öpmek istiyorum, bir durağı daha var önce
ellerime layık beline sıcağımı üflüyorum düşümde 
susuz bir adam oluyorum tanrım
çölsüz bir coğrafyada yana yakıla vaha arıyorum 
o vahanın en büyük ağacı olmak istiyorum, öyle palmiye falan da değil 
uzun uzun yaprak dökmek istiyorum hiç kurumadan
bak, içinin hayaliyle dışında artıyorum
neyi sevecek olsam, önce onu bir kez daha seviyorum

onun gözlerine yaratırken hiç mi bakmadın tanrım? 
baksan ilk sen severdin
ve kusura bakma ama, sen zevksiz bi adamsın
yerinde olsam meryemi seçeceğime iki bin yirmi yıl daha beklerdim

diyafram nefesiyle görkemli bir metafor inşa ediyorum 
içinde kimse yaşamıyor

gece bitti, gökler gün diyor  

gücümün yetmediği düşmanlar seçiyorum
kendimi onun elleriyle uyutmak istiyorum 
omzumu yanağıyla ısıtmaktır elbet cennet 
loş ışıkta üzerine terlemeyi düşlüyorum

bu soluk gri gecelerim
sonsuz arzularım, özlemlerim 
aradıklarım, var ettiklerim, sevdiklerim 
ışıltısına tüm kalbimle yenildiklerim...
hayat, elinde olandan fazlası değildir 
ben de değilim tanrım

senin bu kirli hesapların 
sonsuz cezaların, ödüllerin 
tuttukların, sıktıkların, gömdüklerin 
ömürlerine hep gölge indirdiklerin...
varlığı inanmaktan geçen şeyler; yoktur 
sen de yoksun tanrım