en çirkin küfürleri ettiğim toprağa bastığımda yüzümü
omurgama en ağır mühimmatları kabul ettiğimde
fevkalade çekilmişken kirinden pasından yaşamanın
bir saksafon ezgisi gibi okşadın ruhumu
ev, canının canıma değdiği yerdir.
gülümsediğin her saniye doğrudur
ağzından aldığım her nefes adil.
sabah saçlarını kokladıysam sevgilim
senin ellerin kahvaltımızı var ederken
saçlarını kokladıysam
o sabah içimi ağaçlar basar
toprağımı gümüş rengi çiçekler örter
dolunay, gece için gökyüzünü rezerve eder
bir piyano yanağımı okşar
“ondan gayrısı renksiz” diye uyarır.
gece rüyamda ata bineriz
seni uzaklara gönderirim bazen
bir uçurtma parçalanır ardında
uzun uzadıya sürer kepaze günler
hiç konuşmaksızın ağıtlar yakarım
dehşetli gri renginde hasretlerle boğuşurum
aklımı, sıcaklığına kaybederim
zaman, kapının dışında bekler
sevda teninden tenime koşar
bacakların bir planör olur
sırat köprüsünü uçarak geçerim
tanrı buna çok bozulur
bir mızıka sıkıntıyla sızlanır
“üfleyerek ye” diye uyarır
gece rüyamda rakı içeriz
evden çıkarız
eve döneriz
evden çıkmak, evden çıkmaktır ama
eve dönmek eve girmek değildir
en güzel parçalarımız bizi bekler içeride
tenlerin ısısı, sevdanın şimşeği hep asılıdır havada
tüm şarkılara kahır atmosferini yakıştırırken
hem aya hem güneşe yalnızca öfke duyduğumda
ölüme benzemeyen her aynaya bozukken ben
annem gibi fısıldadın yaşamı gözlerimden içeri
senin kokun kadar dehşetli bir film çekemez yönetmen
gözlerin kadar ihtişamlı binalar dikemez müteahhit
sarhoş yüreğimle büyük savaşlar veriyorum
her muharebeyi koynuna kaybediyorum
aklımı koynundan alamıyorum
dudaklarının melodisini yakalayabilecek bir mozart tanımıyorum
he
11 Nisan 2020 Cumartesi
katlime ferman
bir haftadır dolunay görmüyoruz
kedilerden ve tanrılardan diliyorum seni
bazen gecemiz çok güzel olur sevgilim
ardından tuzlu ve ıslak bir barut alev alır
bir şair tüm iç organlarından vurulur.
loş ışıklı odalarda soğuk gölgeler olur
dokunmak için eksik, danışmak için bilge gölgeler.
lavdan bozma bir nefes oturduğunda gırtlağına
bu geceden sağ çıkamayacağını anlatırsın onlara
şapkalarını düzeltir, bastonlarını üç kez yere vururlar
mantık ülkesinin rasyonel fısıltılarını işitirsin
birçok gecenin son gecen olduğunu düşünürsün
biri hariç hepsinde yanılırsın
biri hariç hepsinde,
sabaha kavuştuğunda iki büklüm
pencereden süzülen soğuk hava, yanıldığının haberini getirir.
şarap kadehleri geceleri kararır
otis redding güzel bir aromadır
aşk tuhaf yerlerde yetişen, eksantrik isimli bir bitkidir
tuvaletlerde, balkonlarda, bagajlarda ya da saraylarda
sessiz, huzurlu ve dinlendirici kumsal manzaralarında
serbest düşümlü bombaların ıslığının duyulduğu, duvarın demirin ve hayatın
toza dönüştüğü şehirlerde
hatta belki bir piyanonun ayaklarında
kontrolü elimizden alan şeylerden korkarız
etobur bitkiler sinekleri cezbeden bir koku salgılarlar
kontrolü yitirmemek hayatta kalmak, sürüklenmek yaşamaktır.
sözlerinin göğsümde yol açtığı tahribattan sağ çıkıyorum.
kalbinin aidiyeti belki kazanamayacağım bir piyangodur, olsun.
daha acısı şu sevgilim;
beni yitirme diye zihnimi acıtıyorum
ufak bir odada, oda kadar rakıya boğmamak için seni
açtığın yaralar beni senden uzaklaştırmasın diye…
bu her şeyden önce bir patoloji
ardından ürkünç
ve sen çok güzelsin.
anadolu düşmandan temizlenir
güneş balçıkla sıvanır
clapton türkü söyler
tabutlar yumuşar
ihtimalsizlikler ihtimal mertebesine yükselir
bir gün bir kayıkla aya doğru kürek çekeriz
ama sevgilim,
topuklu ayakkabılarına konuşuyorum bu dizeleri
yirminci tekrardan sonra anladılar;
terazinin seni taşıyan tarafı,
hiçbir ağırlık birimi kusura bakmasın
asla yükselmez.
bir adama bir sigara ağır gelebilir
bir soru cevapsız kalabilir
zaman değişken, huzur kalıcı, acı yakıcı olabilir
yeterince sankinse insan
kendine her şeyi açıklayabilir
sabah seni ayak sesinden nasıl tanıdığımı açıklayamıyorum.
5 Nisan 2020 Pazar
yapraklarını sevmek şiiri
tutun indirin ceketleri sandalye kellelerine
siz ne yapıyordunuz, siz
birçok balık ölüsü sarartmışken gününüzü
bu bir an yanmalarınız, beyler, sevmeleriniz
güzelliğe sürüklenmeleriniz
güzeli güzelliğinden bezdirmeleriniz...
gözlerinizde mantıksız amatörler görüyorum
hepinizle gurur duyuyor ve hepinize güçlü sövüyorum
yeni doğmuş bir çiçeğe ailesi adını koydu
bir akrep solumdan sağıma geçiyor
bir kubbeden diğerine country söylüyorum
onun dudakları nadide klasikler
boynu da plakçaların en güzel çığlığı, bildik
o beliyle bacakları, üffletmeli jazz, bariz
yatmaları yatağa ah, ah tarifsiz
gözlerinin uyanışı güne, bakın titredi kalbiniz
biriniz meraklısı oluyor, biriniz şüphelisi
biriniz bozuyor kafayı belalısı oluyor, biriniz çok konuşuyor
biriniz haddinden güzel bakıyor, biriniz korkuyor
biriniz delisi, biriniz köpeği
tutun ki ben aşığıyım,
sevgilisi hanginiz?
siz teşrif etmeden evvel masaya, sayın benler bakınız
o zeminsiz gözleri her kalbimi ısıttı
şu tüten burnunuzda, hepinizin
kokusu ormanlarıma yağdı bakın, nasıl yeşerdim
yalnız şimdi dikkat ediyorum, hepinizin gömleği aynı kırışık
ama birinizin ağzı daha buğulu hayırdır inşallah
hadi, buyurun kadehlere, ateşe verin cıgaraları
biriniz gülümseyecek göğe ama hepiniz değil
biriniz jimmy page, electric guitar olsun canınız sıkılır
birinizin gözleri doluyor, üfleyerek yiyin
alnından öpmeyi düşlüyor biriniz, gürültüsü buraya kadar geliyor
gırtlağından akıyor zihniniz, itfaiyeyi göreve davet ediniz
biriniz yüzünün düştüğünü, kaşlarının çatıldığını düşünüp kahır seçiyor
her şeyini bilmek isteyen hanginiz?
sağ baştan özlüyorsunuz, en çok ben
almak istiyorsunuz onu, tutmak koynunuzda müebbet
hep arttırmak beyler, hiç eksiltmemek!
bir evdesiniz o orada değil
evinizde olsaydınız da izleseydiniz onun bir şeyleri güzel edişini, değil mi
kadehler dolduruşunu, sözler üfleyişini, tenler yakışını
bir şeyler doğrayıp tavalara atmalarını
kızınızı kucaklayıp sevmelerini
bulut gibi gülümsüyorsunuz, nasıl ısınıyorsunuz
rüyasının rengiyle ışıl ışıl olmuş içiniz
gökleriniz, gürültünüz ve sürüyle engeller
zaten bir an bile düşünmeyin beyler;
kalmamak uslu hiç, hep delice sevmeler!
soluğu bir an kesilse aklınız gidiyor, ceylansınız
gücünüzün çözeceği bir şey oluyor, aslansınız
atılan her adımın jürisi onun huzuru, sevginiz
kendi etiniz zihniniz önem arz etmiyor, ah sevginiz
hadi şu endişelerinizi doldurun bardaklara
mümkünse fondipleyiniz
onun size sevgisi sizin her şeyiniz
çekiyor bazen geri, siz yerinizde misiniz?
delikanlı gibi, gözlerindeki parıltı olmak istemez misiniz?
and olsun beyler, onun nefesi sönen güneşleri adam eder
country'yi ben söylüyorum, biriniz karşı kubbeye geçiniz
günlerini boğan şeyleri muhakkak yenersiniz
biriniz canını yakan ne varsa boğuşur
biriniz onun aklına sarılır delirmesin diye
içindeki çocuğa geceleri dondurmalar yedirir biriniz, ne şanslı
bir uçtan bir uca kaplamak istiyorsunuz kalbini
zihnine çıplak bir taht kurmak, çelikten
boynuna toplansın hisleriniz, tüm damarlarını gezsin istiyorsunuz
biriniz ziraatle ilgili çok önemli bir şey söylüyor ama dinlemeyin
doya doya anlaşmak isteyen hanginiz?
buyurun o halde, beyler, hepiniz güzelsiniz
onu sevdikçe çok güzelsiniz
duvara kondurduğunuz yumrukları kendiniz yeseniz sevinirdiniz, delisiniz
doğrudan doğruya toza sormazsanız, cevapları beğenmezsiniz
tamam uzatmayalım tüm dolunaylar cennetinizde, hemfikiriz
bi heybetlenin bakalım, şöyle dikeltin belinizi
ağzına bir öpücük yapıştırın düşlerinizde
fondipleyin, haydi, sonra hep birlikte çağlayın;
-canından bezmelere alışmasın
daimi dileğimdir;
arsenikle karışmasın!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)