he

11 Nisan 2020 Cumartesi

sevda hatıratı 1


en çirkin küfürleri ettiğim toprağa bastığımda yüzümü omurgama en ağır mühimmatları kabul ettiğimde fevkalade çekilmişken kirinden pasından yaşamanın bir saksafon ezgisi gibi okşadın ruhumu ev, canının canıma değdiği yerdir. gülümsediğin her saniye doğrudur ağzından aldığım her nefes adil. sabah saçlarını kokladıysam sevgilim senin ellerin kahvaltımızı var ederken saçlarını kokladıysam o sabah içimi ağaçlar basar toprağımı gümüş rengi çiçekler örter dolunay, gece için gökyüzünü rezerve eder bir piyano yanağımı okşar “ondan gayrısı renksiz” diye uyarır. gece rüyamda ata bineriz seni uzaklara gönderirim bazen bir uçurtma parçalanır ardında uzun uzadıya sürer kepaze günler hiç konuşmaksızın ağıtlar yakarım dehşetli gri renginde hasretlerle boğuşurum aklımı, sıcaklığına kaybederim zaman, kapının dışında bekler sevda teninden tenime koşar bacakların bir planör olur sırat köprüsünü uçarak geçerim tanrı buna çok bozulur bir mızıka sıkıntıyla sızlanır “üfleyerek ye” diye uyarır gece rüyamda rakı içeriz evden çıkarız eve döneriz evden çıkmak, evden çıkmaktır ama eve dönmek eve girmek değildir en güzel parçalarımız bizi bekler içeride tenlerin ısısı, sevdanın şimşeği hep asılıdır havada tüm şarkılara kahır atmosferini yakıştırırken hem aya hem güneşe yalnızca öfke duyduğumda ölüme benzemeyen her aynaya bozukken ben annem gibi fısıldadın yaşamı gözlerimden içeri senin kokun kadar dehşetli bir film çekemez yönetmen gözlerin kadar ihtişamlı binalar dikemez müteahhit sarhoş yüreğimle büyük savaşlar veriyorum her muharebeyi koynuna kaybediyorum aklımı koynundan alamıyorum dudaklarının melodisini yakalayabilecek bir mozart tanımıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder