he

25 Ocak 2015 Pazar

yağmur ve yoksunluk

  Öyle bir fısıldardı ki bana, bütün hikayelerin sonu olduğunu unuturdum. Kahvaltı hazırlamış, önce dudaklarımı, sonra beni uyandırmış kadar aşk kokan bir fısıltı. Hep kısık sesle konuşurdu, ben de öyleydim. Az konuşurduk, çok tanışırdık, çok karışırdık. Ağzını bilmem ama, gözleri gülerdi benimleyken. Benim içim ısınırdı gözlerine baktıkça. Bir zamanlar hiç korkmazdı, benden daha cesurdu hayata karşı. Hayatta olmak cesaret gerektirir. Sonra bir gün bir sigara eksik içtim. Bir gün rakının suyunu fazla kaçırdım. Gücünü tükettim onun. Cesaretini tükettim. Güvenini kokainle karışık burnuma çektim, dumanla karışık ağzımdan yalanlarla üfledim. Hiç saymadım, ama çok fazla sorun vardı ortada. Tenine dokunduğumda ise saydım, hepsi yok oluyordu benim için. Bir gün, onun için kötü bir adam olduğuma inandı. Daha doğrusu, iyi bir adam olabileceğime karşı olan inancını yitirdi. Hayatı birlikte öğrenmiştik, acıyı birlikte öğrenmiş ve paylaşmıştık oysa. Benim de canım sayısız kez yanmıştı ama, ben en fazla üç kez kafamı pencereden çıkarırdım günde, o yüzden fazla sürmezdi.

  Düşüncelerime sarılırdı, sözlerimle sevişip bedenimi dinlerdi. Ben hiç tek parça olamadım. Her parçamla ayrı sevdim, her parçamı ayrı sevdi. Her şey bu kadar anlamlı ve hayat standartlarının üzerindeyken kötü bir insan olduğuma inandı. Ben de inandım buna. Odam ve duvarlar da inandı buna. Hepimiz, herkes ve her şey buna inandı. Ben o gün her şeye savaş açtım. İyi bir adam olduğuma sadece kendimi ve onu inandırmam yeterliydi, bütün gücümü buna harcayıp, seviye belirleme sınavında veya hastalık sonrası sevişmelerde olduğum gibi başarısız oldum. Bütün enerjim harcandı, geriye hiçbir sikim kalmadı. Tek bir şeyi başardım, ben iyi bir adam olduğuma inanıyorum.


Sabaha kadar konuşup hiçbir yere varamayanlar'a ithafen.

''Her şeyi al, bana beni geri ver.''

6 Ocak 2015 Salı

Ödünç bir soğuk


 Derin bir nefes aldım. Bu bana varoluşun devam ettiğini hatırlattı. Bazen, zaman kavramıyla birlikte onu da yitirdiğim hissine kapılıyorum. Bunun adı kaybolma durumu. Boşluk. Anlık bir boşluk. Bu tip anlar birbirini kovaladığı zaman insan delirmekten kurtulamaz. Bir bakmışsın, öfke gitmiş, yerine bir deli rahatlığı gelmiş. Bacaklarım kasıldı ve kafamı ellerimin arasına aldım. Yerdeki küçük delikle dakikalarca bakıştım. Başta ne düşündüğümü ve ne istediğimi bilmiyordum. Sonra ne istediğimi fark ettim. Kafamı o minik delikten sokarsam dünyanın geri kalanından kaçabilirdim. İstanbul'a Ankara soğuğu hakimken bunu düşlemek beni rahatlattı.

 Yedi araba geçti sokaktan. Üç çocuk koşuşturdu. Ankara soğuğu İstanbul'a çok yakışmıştı. Pencereyi kapattım ve bir hisse kapıldım. Gezi Parkı'nda da bu hisse kapılmıştım. Etraftaki en cansız varlık bendim. Zaman kavramımı kaybettim. Günlük ortalama dokuz kez kaybederim zaman kavramımı. 

 Hiç saymadım, ama çok az umut vardı aşağıda bir yerlerde. Beşiktaş'ı tutmanın bir getirisi değildi bu. Bu daha derin bir meseleydi. Zaman zaman içinde kaybolunan, derin bir mesele. Aynı zamanda korkunç. Sineklerle dost olmak, duvarlarla güçlü bir iletişim içinde olmak kadar korkunç. Yalnızlık. Saniyelere bölünemeyecek kadar katı bir yalnızlık. Sigara ve borçlar. Sigara ve sigara borçları. Zaman zaman kontrolsüzleşen bir delilik. Taksiden inip eve kadar yürümeye karar verdim. Yağmur yağıyordu ve İstanbul'a Ankara soğuğu hakimdi. Ben İstanbul'un Ankara soğuğunu hep sevmişimdir. Ödünç bir yaşamda, ödünç bir hava durumu. İlişik yaşamak. Sadece saniyelerden korkmak, ölümü bile dostça karşılamak. Benim hiç parlamayan bir yıldızım vardı cüzdanımda. Gökyüzünde de bir yıldızım olsa, o da parlamazdı. Yılda birkaç gün ışıldardı belki biraz. İstanbul'a Ankara soğuğu hakim. Tanju Okan öleli çok uzun zaman oldu, seni hala seviyorum. 

 bir saniye durdu 
 bir saniye daha durmayacaktı 
 ancak bu şekilde anlamlı olabilirdi.