Öyle bir fısıldardı ki bana, bütün hikayelerin sonu olduğunu unuturdum. Kahvaltı hazırlamış, önce dudaklarımı, sonra beni uyandırmış kadar aşk kokan bir fısıltı. Hep kısık sesle konuşurdu, ben de öyleydim. Az konuşurduk, çok tanışırdık, çok karışırdık. Ağzını bilmem ama, gözleri gülerdi benimleyken. Benim içim ısınırdı gözlerine baktıkça. Bir zamanlar hiç korkmazdı, benden daha cesurdu hayata karşı. Hayatta olmak cesaret gerektirir. Sonra bir gün bir sigara eksik içtim. Bir gün rakının suyunu fazla kaçırdım. Gücünü tükettim onun. Cesaretini tükettim. Güvenini kokainle karışık burnuma çektim, dumanla karışık ağzımdan yalanlarla üfledim. Hiç saymadım, ama çok fazla sorun vardı ortada. Tenine dokunduğumda ise saydım, hepsi yok oluyordu benim için. Bir gün, onun için kötü bir adam olduğuma inandı. Daha doğrusu, iyi bir adam olabileceğime karşı olan inancını yitirdi. Hayatı birlikte öğrenmiştik, acıyı birlikte öğrenmiş ve paylaşmıştık oysa. Benim de canım sayısız kez yanmıştı ama, ben en fazla üç kez kafamı pencereden çıkarırdım günde, o yüzden fazla sürmezdi.
Düşüncelerime sarılırdı, sözlerimle sevişip bedenimi dinlerdi. Ben hiç tek parça olamadım. Her parçamla ayrı sevdim, her parçamı ayrı sevdi. Her şey bu kadar anlamlı ve hayat standartlarının üzerindeyken kötü bir insan olduğuma inandı. Ben de inandım buna. Odam ve duvarlar da inandı buna. Hepimiz, herkes ve her şey buna inandı. Ben o gün her şeye savaş açtım. İyi bir adam olduğuma sadece kendimi ve onu inandırmam yeterliydi, bütün gücümü buna harcayıp, seviye belirleme sınavında veya hastalık sonrası sevişmelerde olduğum gibi başarısız oldum. Bütün enerjim harcandı, geriye hiçbir sikim kalmadı. Tek bir şeyi başardım, ben iyi bir adam olduğuma inanıyorum.
Sabaha kadar konuşup hiçbir yere varamayanlar'a ithafen.
''Her şeyi al, bana beni geri ver.''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder