buğulu bir camın ardında yaşanırken sevdalar
kuş gibi titrerken içi bizlerin
dokunabilmek için sırtına
parmaklara sahip olmak büyük bir erdem
günahlarımız kadar güzel saatler
gözlerim sana baktıkça parlak
bugün sen yoksun
şimdi ben kimseyim yine
yollar var uzun uzun
martısı bol olan sahillerden geçen
anason kokulu masalardan geçen
sana çıkan
sözler soğuk bu haziran
zihinler soğuk
dudakların olmasa
içim ölü gibi soğuk
ömür başladı bittiği yerden
zeytin dallarında bir pazar günü
zor geliyor şimdi ağlamak
yalnız olmak mavi göğün altında
bir kurşun gibi şakağımda dünler
bir türkü gibi yeşil yarınlar
kankırmızı güller var şimdi
ve sen kokuyor yaşam
senin yerin hala sıcak
gitmemişsin gibi saat beş olunca
son kez öpmemişsin gibi kapıdan çıkarken
kalbin hala avcumda titriyor
gemi su alıyor
ben boğulacağım
bir yirmi dört saat ellerin olmadan
özlem için fazla bile
beni korumasın tanrı
yanmak istiyorum küllerime değin
korkmuyorum artık hiç
yeter ki ellerinden akan türkü bitmesin
yeter ki dinleyeyim atışını kalbinin
vermesin ne renk ne zevk bu hayat
yiterek sevmek istiyorum seni
ve eriyerek ölmek sıcağında nefesinin
zeytin dallarında bir pazar günü
zor geliyor şimdi ağlamak
yalnız olmak mavi göğün altında
bir kurşun gibi şakağımda dünler
bir türkü gibi yeşil yarınlar
kankırmızı güller var şimdi
ve sen kokuyor yaşam
senin yerin hala sıcak
gitmemişsin gibi saat beş olunca
son kez öpmemişsin gibi kapıdan çıkarken
kalbin hala avcumda titriyor
gemi su alıyor
ben boğulacağım
bir yirmi dört saat ellerin olmadan
özlem için fazla bile
beni korumasın tanrı
yanmak istiyorum küllerime değin
korkmuyorum artık hiç
yeter ki ellerinden akan türkü bitmesin
yeter ki dinleyeyim atışını kalbinin
vermesin ne renk ne zevk bu hayat
yiterek sevmek istiyorum seni
ve eriyerek ölmek sıcağında nefesinin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder