he
27 Ağustos 2017 Pazar
hiçe dönüş depremi
dualar almıştım oysa ben de herkes kadar. benim için de "her şey gönlünce olsun." denmişti. kıvranıyorum şimdi. ağlayamıyorum ama ellerim titriyor. zihnim buz kesmiş. kuğular süzülüyor duvarlardan halıya doğru. buğulu bir görüntü, ama kokusu geliyor yarım kalmışlığın. çığlığı duyuluyor inatçı özgürlüklerin. bir şey deliyor göğüs kafesimi. içeriden ya da dışarıdan bir önemi yok. bu, yarın'lara koşan bir ceylan mı içimden dışarı, yoksa sessiz ve unutulmuş bir harabe arayan ayı mı, bir önemi yok.
gecelerce şarapsız, gündüz sigarasız, şefkate aç, şarjörsüz bir tabanca gibi yitik, isabetli bir mermi gibi suçlu, yerde kalmış bir saz gibi unutulmuş, hayatta olduğunu unuturcasına silik. boynumu hiç eğmedim bunlara rağmen. çiçekleri ve kuşları herkes kadar sevdim. acıdan bıkmadım. acıdan nefret etmedim. yaprak gibi titrerken bile kendimden başkasını suçlamadım. doğru, merak etmişliğim var "vicdan" var mı diye. ama sadece çocuksu bir meraktı bu. aşık olmak gül kokan bir urgandan farksız. cesur ve kararlı olmak zor. sadece derin bir nefes tabure devrilmeden önce. hissettin mi beni boğulurken hiç? gece olduğunda, yani herhangi bir gecede, kalbine bir gölge düştü mü hiç? merak, çocuksu bir merak. biraz uyusam geçer belki. gülsem de geçer.
yine çocuksu bir merak ama, başkaları da ne kadar güzel olduğundan bahsetti mi sana? masanın karşısında otururken, her gözüne baktığında ciğerlerine tornavida saplanan biri daha oldu mu? ben çocuk değilim ama bu çocuksu işte. çünkü alkol ve cigarayla arama cüzdanım girdi. her geçen saniye ufaldığımı hissediyorum.
hiçe dönüş depremi bu. büyük ihtimalle birkaç saat sonra geçecek. önemi yok. zihnim bundan memnun. hayatta uğraşabildiğim tek şey bu çünkü. bu depremin ortasına atlayıp, içinden sağ çıkmaya çalışmak. bu benim sporum, motivasyonum, kimliğim, hiçliğim, sevdam, karadenizim. ustura gibi kayıyor yanağımdan aşağı yine bir damla. çünkü gerçekler olmasa ağlayamazdık.
daha fazla yakarışa gerek duymuyorum.
"bak kalbimin isyanına,
gözlerimden dökülüyor,
kalbim yaşamak istiyor,
inan ki yaşamıyor."
-T A N J U O K A N
kapı
gözlerini kapatınca ölümü hatırlamasını bilmeli insan,
ki ertelediği sevdaları unutmasın,
ki seven adamın yüreği titremesin her kapı çaldığında.
bu yırtılan kalpler hep türkülerden olacak ki,
kan değil notalar akıyor,
sarhoş dudaklarıma, parmaklarıma.
şairleri yaktılar da şiirler eskimedi,
ömrümü sana verip ölümü kucakladım,
kör rüzgar körükledi yanan ateşi
koluma girdiğinde hissettiğim güçle,
kafamı hafif eğip yüzünü hafızama kazıdığım gece,
karadenizde çırpınan bir anıdan ibaret şimdi.
ne zaman yolda kalsam,
saçlarının kokusu gelir burnuma,
hayali, halüsinatif.
sana doymanın yolu dağlardan geçiyor,
asla tırmanamadığım,
ardını göremediğim dağlar.
bana nişan almış namludan fırlayan bir kurşuna benzettim seni önce,
deleceğinden de, geçeceğinden de emindim,
içimde kalman ise tanrının dileği.
gün ağrırken bile anlamıyorum bunu,
bu sensiz ilk gecem değil,
sadece aynı hissettiriyor.
kül doldu yüreğim yine,
hayallerde asılı duruyor saniyeler,
kıvranıyorum beynim zonkluyor.
bir duman ya da bir yudum daha almak bile istemiyorum,
her şey yalan-laşıyor,
attığın her adımda tutuşuyor gece.
harcadım hep hayatımı GÖR diye,
sen olmadan yürümek istemediğimi bil diye öldü içimdeki çocuk,
bomboş bakıyor şimdi ay ışığında gözler.
gri baykuşlar ve kargalara teslim olmam hataydı,
sen yanımda olsan savaşırdım,
şimdi soğuk sulara sal bedenimi.
ki ertelediği sevdaları unutmasın,
ki seven adamın yüreği titremesin her kapı çaldığında.
bu yırtılan kalpler hep türkülerden olacak ki,
kan değil notalar akıyor,
sarhoş dudaklarıma, parmaklarıma.
şairleri yaktılar da şiirler eskimedi,
ömrümü sana verip ölümü kucakladım,
kör rüzgar körükledi yanan ateşi
koluma girdiğinde hissettiğim güçle,
kafamı hafif eğip yüzünü hafızama kazıdığım gece,
karadenizde çırpınan bir anıdan ibaret şimdi.
ne zaman yolda kalsam,
saçlarının kokusu gelir burnuma,
hayali, halüsinatif.
sana doymanın yolu dağlardan geçiyor,
asla tırmanamadığım,
ardını göremediğim dağlar.
bana nişan almış namludan fırlayan bir kurşuna benzettim seni önce,
deleceğinden de, geçeceğinden de emindim,
içimde kalman ise tanrının dileği.
gün ağrırken bile anlamıyorum bunu,
bu sensiz ilk gecem değil,
sadece aynı hissettiriyor.
kül doldu yüreğim yine,
hayallerde asılı duruyor saniyeler,
kıvranıyorum beynim zonkluyor.
bir duman ya da bir yudum daha almak bile istemiyorum,
her şey yalan-laşıyor,
attığın her adımda tutuşuyor gece.
harcadım hep hayatımı GÖR diye,
sen olmadan yürümek istemediğimi bil diye öldü içimdeki çocuk,
bomboş bakıyor şimdi ay ışığında gözler.
gri baykuşlar ve kargalara teslim olmam hataydı,
sen yanımda olsan savaşırdım,
şimdi soğuk sulara sal bedenimi.
kurumuş gönül toprağı
senin hakkında konuşmayı hiç sevemedim
o yüzden hep "dertsiz" sandılar beni rakı masalarında.
dert demeye dilim varmıyor yine,
sadece yıllar yılı dinmeyen bir sancı.
keman çalıyorlar başucumda,
sigaramı bile yakıyorlar bazen.
çatırdıyor tütün dudaklarımın arasında,
beni öylesine iyi özetliyor onlara.
oysa masum bir istek gibiydi en başında
senden ibaret yaşamak hayatı.
lakin sensiz gri'ye düştüm her gece,
sustum yerli yersiz.
rüzgarın her darbesinde saçlarıma
bir umut var dokunacağım diye yeniden beline.
parmaklarım yanarken orada,
somurtan yüzünde gülen bir çocuk göreceğim.
yeşeren hiçbir şey yok sevgili,
sense göremediğim bir gökkuşağısın.
göremediğim gözlerinin koyu tonunda,
yetim kalmış bir hayal uzanıyor.
tanrı bana şahittir ki yorulmadım acılardan
çünkü tozla kaplı yollarda zihnim hep seninle.
oturduğumuz masalardan hiç kalkmadık,
öptüğün yerlerimden geçmedi izi sevdanın.
bir şairin bir şiire selamıdır bu,
günün sonu, gecenin başlangıcı.
gözün gözü görmediği odanın,
tam orta yerinde.
geçip giden ömre dur de,
tut elimi beni bir yerlere götür.
ıslanalım yağmurunda ulu sevdaların,
ağzımda yine tadın kalsın.
bir gün öleceğiz sevgili,
bu gerçek benden bile çirkin.
göçüp gitmek gerçek ama,
kurumuş gönül toprağı hayalden ibaret.
o yüzden hep "dertsiz" sandılar beni rakı masalarında.
dert demeye dilim varmıyor yine,
sadece yıllar yılı dinmeyen bir sancı.
keman çalıyorlar başucumda,
sigaramı bile yakıyorlar bazen.
çatırdıyor tütün dudaklarımın arasında,
beni öylesine iyi özetliyor onlara.
oysa masum bir istek gibiydi en başında
senden ibaret yaşamak hayatı.
lakin sensiz gri'ye düştüm her gece,
sustum yerli yersiz.
rüzgarın her darbesinde saçlarıma
bir umut var dokunacağım diye yeniden beline.
parmaklarım yanarken orada,
somurtan yüzünde gülen bir çocuk göreceğim.
yeşeren hiçbir şey yok sevgili,
sense göremediğim bir gökkuşağısın.
göremediğim gözlerinin koyu tonunda,
yetim kalmış bir hayal uzanıyor.
tanrı bana şahittir ki yorulmadım acılardan
çünkü tozla kaplı yollarda zihnim hep seninle.
oturduğumuz masalardan hiç kalkmadık,
öptüğün yerlerimden geçmedi izi sevdanın.
bir şairin bir şiire selamıdır bu,
günün sonu, gecenin başlangıcı.
gözün gözü görmediği odanın,
tam orta yerinde.
geçip giden ömre dur de,
tut elimi beni bir yerlere götür.
ıslanalım yağmurunda ulu sevdaların,
ağzımda yine tadın kalsın.
bir gün öleceğiz sevgili,
bu gerçek benden bile çirkin.
göçüp gitmek gerçek ama,
kurumuş gönül toprağı hayalden ibaret.
21 Ağustos 2017 Pazartesi
ulan tanrım
ulan tanrım dünyaya gelişimde rol oynayan her şeyin tek tek amına koymak gibi olmasın ama, sing şa la la la la!
ulan tanrım bu cigarayı ne güzel yetiştirmişler , sing şa la la la la!
ulan tanrım çernobil yüzünden mi güzel bu hatun? radyasyonlu çay sağlıklıdır, sing şa la la la la!
ulan tanrım çalınmadık sadece kapım kaldı, onu da o çalmaz zaten, sing şa la la la la!
ulan tanrım beni vursunlar da uyuyayım, sing şa la la la la!
ulan tanrım aklımdan çıkmış onun aklının ulu uğultuları, sing şa la la la la!
ulan tanrım leş gibi sarımsak kokuyorsunuz, sing şa la la la la!
ulan tanrım ateş zıvanaya dayandı, günler çok uzun, sing şa la la la la!
ulan tanrım Ahmet Kaya'dan büyük müsün? sing şa la la la la!
ulan tanrım bitmek bilmeyen bir delirme süreci bu, ki habil ile kabil'den bu yana sürüyor, sing şa la la la la!
ulan tanrım hapishane buz gibi soğuk, ki neresi değil ki? sing şa la la la la!
ulan tanrım ıstırabın sonu, duvarların dili var mı? sing şa la la la la!
ulan tanrım sen mi büyüksün ıstırap mı? gam müptelasına cigara koyar mı? sing şa la la la!
ulan tanrım ciğerlerimde döllenmiş anka kuşu yumurtaları var bu gece, sing şa la la la la!
ulan tanrım orospusuyum ben bu acı buhranının, ben delisiyim bomboş ve buz kesmiş sokakların, sing şa la la la la!
ulan tanrım bir umut var mı yoksa geciktiriyor musun kaçınılmaz olanı? sing şa la la la la!
ulan tanrım bu cigarayı ne güzel yetiştirmişler , sing şa la la la la!
ulan tanrım çernobil yüzünden mi güzel bu hatun? radyasyonlu çay sağlıklıdır, sing şa la la la la!
ulan tanrım çalınmadık sadece kapım kaldı, onu da o çalmaz zaten, sing şa la la la la!
ulan tanrım beni vursunlar da uyuyayım, sing şa la la la la!
ulan tanrım aklımdan çıkmış onun aklının ulu uğultuları, sing şa la la la la!
ulan tanrım leş gibi sarımsak kokuyorsunuz, sing şa la la la la!
ulan tanrım ateş zıvanaya dayandı, günler çok uzun, sing şa la la la la!
ulan tanrım Ahmet Kaya'dan büyük müsün? sing şa la la la la!
ulan tanrım bitmek bilmeyen bir delirme süreci bu, ki habil ile kabil'den bu yana sürüyor, sing şa la la la la!
ulan tanrım hapishane buz gibi soğuk, ki neresi değil ki? sing şa la la la la!
ulan tanrım ıstırabın sonu, duvarların dili var mı? sing şa la la la la!
ulan tanrım sen mi büyüksün ıstırap mı? gam müptelasına cigara koyar mı? sing şa la la la!
ulan tanrım ciğerlerimde döllenmiş anka kuşu yumurtaları var bu gece, sing şa la la la la!
ulan tanrım orospusuyum ben bu acı buhranının, ben delisiyim bomboş ve buz kesmiş sokakların, sing şa la la la la!
ulan tanrım bir umut var mı yoksa geciktiriyor musun kaçınılmaz olanı? sing şa la la la la!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)